3 Mayıs 2013 Cuma

Sazan Nasıl Tutulur



               Sazan Nasıl Tutulur Sazan Yemleri Teknikleri-Nasıl Yakalanır?




AYNALI SAZAN


Latince adı: Cyprinus carpio
İngilizce adı: Carp



Nerelerde bulunur?

Yurdumuzda Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgesi dışında tüm akarsu ve göllerinde bulunur.
Göllerde, yağan yaz yağmuru, böcekleri suya düşüreceğinden ve kıyılara yağmur suyu yem getireceğinden balıklar kıyılara ve su yüzeyine gelir.


Yem:

Sazan gibi atlamak deyiminden de anlaşılacağı gibi hemen hemen tabii koku veren her yeme gelen obur bir balıktır.
Çeşitli karışımlarla hazırlanan hamur, solucan, haşlanmış mısır, ayçiçeği ve afyon küspesi, haşlanmış patates, çekirge ve benzeri iri böcekler ve kuru üzüm gibi çeşitli yemlerle avlanılır. Nadiren de dip oltasını gümüş balığı ile yemleyerek iri sazanlar da tutulduğu olur.

Küspe mamul doğal bir yem olmasına karşılık, 2/2 Numaralı Amatör (Sportif) Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ ile Küspeli Olta kullanarak yapılan avcılık su içinde yaşam süren ve/veya su dışında yaşayıp, içmeye gelen canlılara zarar vermesi nedeniyle yasaklanmış olup, iğne ile donatılmamış olan küspe parçalarının avlanılan bölgeyi yemlemek amacı ile balık avcılığında kullanılmasında sakınca yoktur.


Avcılığı:

Sazan avında başarılı olmak için bütün avlarda olduğu gibi avlanılan bölgedeki balığın yeme alışkanlıkları ve avlanılan yerin fiziki özellikleri araştırılıp, değerlendirilmelidir.
Sizden önce aynı yerde avlananların kullandıkları yemler sazanda bir beslenme alışkanlığı oluşturur. Aynı yemleri uygun olta takımı ile kullanmak başarı şansınızı arttıracaktır. Ayrıca akarsularda küspe ile avlanmanın ( kokunun dağılması nedeniyle ) bir şansı olmayacağı gibi yine akarsularda tabii olarak bulunan solucan, çekirge ve iri böceklerle avınız başarılı olacaktır. Göllerde yapılan avlarda ise yukarıda sayılan tüm yemler kullanılabildiği gibi, yörenin yerlisi olan ve avlanan kişilerin kullandığı yemlerin öğrenilmesi sizi kısa yoldan başarıya götürecektir.


Aynalı sazan: (Cyprinus carpio carpio)

Halk arasında ve geçerli olan Türkçe literatürde sazan (=bayağı/adi sazan) olarak bildiğimiz ve Latincesi Cyprinus carpio carpio olan tatlısu orijinli balığın geçtiğimiz yüzyıl içerisinde farklı coğrafyalarda yürütülen ıslah çalışmaları sonucu geliştirilmiş bir varyantıdır. Bu varyant genetik orijinini oluşturan bayağı sazandan bazı ikincil morfolojik karakter farklılıkları dışında bir fark taşımadığı gibi genetik açıdan bayağı sazanın ta kendisidir.
Bu ve benzeri ıslah çalışmaları ile gözlemlenebilir temel vücut yapılarında bazı değişikliklerin gerçekleştirilerek kaynak türden bir düzeyde farklı görünüme sahip bireylerin elde edilmiş olması bilimsel açıdan bunların ayrı türler olması anlamını taşımaz. Ayrıca ıslah çalışmaları sonucu ekonomik olma değeri, estetik yapısı, yumurta verimliliği gibi kriterlerce mevcut özellikleri yükseltilmeye çalışılarak ıslahına girişilen söz konusu bireyler genotipik olarak geliştirilen kaynak türden farklı bir tür değildir.
Benzer ve periyodik ıslah uygulamaları ile geliştirilen bu türler ender de olsa istisnaları bulunmakla birlikte "fertil" yani kendi aralarında da çiftleşerek döl verebilen bireyler olup üreme yetisine sahiptirler. Bu açıdan aynalı sazan bir adi sazan varyantı olarak kendisi gibi diğer aynalı sazan ve bayağı sazan bireyleri ile çiftleşerek sağlıklı döller verebilir. Ortaya çıkan yeni döller büyük çoğunlukla ebeveyn özelliklerini taşımakla birlikte zaman içerisinde doğal olan öz karakterlerine de dönebilir. Bu genetik çaprazlamanın doğal bir sonucu olup temel düzeyde Mendel yasaları ile açıklanmıştır.



Üstte bir adi sazan varyantı olan Aynalı sazan, altta ise zaten iyi bildiğimiz ve halk arasında pullu sazan olarak da tanınan Bayağı sazan.

Kaynak: RASTGELE-DER Anonim



USTASINDAN ÖNERİLER


Sazan balığını nasıl avlayabiliriz sorusunun, diğer balıklarda olduğu gibi, en can alıcı cevabı onun nerelerde bulunduğunun tespit edilmesinde gizlidir. Ancak sazanın bulunduğunuz bölgede var olması onun avlanabilmesi açısından yeterli değildir. Sazan bulunduğu her ortamda yemlenmez. Önemli şartlardan biri oltanızı attığınız yerin sazanın saklanabileceği bir mekâna yakın olmasıdır. Bir sazlığın açığı, ağaçların suya girmiş dalları, su yüzeyinin belli yerlerini kapatan su bitkilerinin arası, suni göllerde (baraj, gölet vs) eskiden ağaçların var olup artık su altında çürümüş kök ve ağaç gövdelerinin bulunduğu yerler ideal saklanma ortamlarını oluştururlar. Böyle yerlerde yemlenme konusunda kendini daha güvende hisseder fakat yemi alan sazan acilen saklanma yerine dönüp orada sindirmek isteyecektir. Bu sebeple oltanızı da bu ilişkenlerin, (ot, saz, kök vs) içine çekecektir. Bu da avlanmanın 2. Etabındaki mücadelenin nasıl yapılacağını belirler.
kaynak:sanalmaras.com
Memleketimizde sazan avcılığının en zevkli, en verimli ve aynı zamanda trofe ihtimalinin en yüksek olduğu avlaklar elektrik üretimi amaçlı kurulmuş nisbeten büyük olan barajlardır. Sazan bu tip yerlerde yani akarsudan aniden göle dönüşen bir ortamda tüm gücünü eskisi gibi akıntı arasında durgun ortamlar aramakla değ,il büyük ve durgun bir gölde üremek ve büyümekte kullanmaya başlar ve bol miktarda iri boylarda bulunur. Bu sularda yapılan avda başarılı olmak için kilit nokta doğru yeryüzü şeklini bulmaktır. Peki, bu yeryüzü şekli nedir?

En güzel sazan mekanları kıyıdaki küçük yarımadalar, özellikle de sağ ya da solunda ince uzun koylar bulunan küçük burunlardır. Oltanızı bu burun ya da yarımadalarda, yarımadanın suyun içinde uzanan bölümünün 10-15 derece kadar sağ ya da soluna atmalısınız. Sağ ya da sola atmaya çizimde görüldüğü gibi yarımadanın derin koyu barındıran yönü ne tarafta kalıyorsa o taraf şeklinde karar vermelisiniz.



Sazan kök, sazlık, suyun yüksek zamanlarında kısmen ya da tamamen su altinda kalan ağaçların arasında barınır ve o bölgeye düşüreceğiniz oltaya tereddütsüz atlar, ancak çok güçlü bir balık olduğundan bu tür yerlerden onu çıkarmak imkânsızdır. Bunun yerine bu yapılara, balığı kurtarabilecek kadar yakın atışlar yapıp beklememiz daha mantıklı olacaktır.

Yukarıda bahsedilen yerler, balığı her zaman avlayabilmenin mümkün olduğu yapılardır. Bazı günlerde � ki balığın günü denir � sazanı normal ilişkensiz temiz diplerde de bulabiliriz ayrıca avlağın tamamının temiz olduğu ve ilişken bulunmayan sularda balık mecburen her ortamda oltaya gelecektir.

Avlağımızı belirlerken yukarıda bahsedilen su altı yapısı gibi derinlik de önemlidir. Yasal av mevsimi yaz ortalarında başladığından Sazanı senenin ilk avında derinlerde buluruz. Avlağı teşkil eden suyun ortalama derinliğine göre 6-15 metre arası derinlikler tercih edilmelidir. Yani derinlik ortalaması yüksek bir suda sazan 10-15 metre, daha sığ sularda 6-10 metre aralığındaki kıyı şeridinde bulunur. Gündüz tam öğlen saatlerinde 1-2 metre derinliklere kadar yaklaşabilir. Geceleri de çok sığ sulara gelebilir. Ancak günün genelinde derinlerdedir.

En iyisi kıyının suya 30-40 derece eğim ile yaklaştığı yamaçlarda 15 metre açıklarda 10-12 metre derinliği yakalayıp avlanmaktır. Toprak yapısı kumluk, ince çakıllık, hafif çamur veya midyelik ise tercih sebebidir. Ekstrem toprak rengi olan kıyıları, özellikle kireçli yani beyaza yakın renkli topraklar olan kıyıları sevmez.

Sazan avının saati oldukça değişken olabilmekle birlikte, yaz ayları için sabah 6.00 � 11.00 arası çok verimlidir. Ayrıca 11 de avlanmayı kesmek yerine öğlen vakti boyunca oltaları daha sığ ve yakın konuma çekip olta başından uzaklaşmak (gizlenmek) size tahmininizin üzerinde trofe sürprizleri getirebilir. Akşam vakti de aynı şekilde saat 6.00 dan sonra sabah kadar olmasa da oldukça aktif bir dönem başlar ve sudan suya değişmekle birlikte bu aktivite biraz azalarak gece de devam eder. Gece avı için gerek derin gerekse sığ sularda birer olta bekletmek şansı artırır. Her ne kadar ilgisi iddia edilse de, ayın durumunun sazan avı ile alakası yoktur. 30 senelik avcılığımda hem dolunay hem yeni ay hem de ara evrelerde gece hem başarılı hem başarısız sazan avları yaptım ve hala şu günde iyi ya da kötü olur gibi bir netice çıkaramıyorum. Siz de bunu kafaya takmayın, diğer prensiplere uyun derim.

Gün içindeki saat kadar, mevsimsel zamanlama da önemlidir. Ülkemizde en erken Haziran ortası veya Temmuz başında serbest hale geldiğinden, Temmuzdan itibaren grafiği ele almak gerekiyor.

Temmuz başındaki performans genelde yazın en düşüğüdür Ağustosa yaklaştıkça performans artar. 20-25 Ağustosa kadar inişli çıkışlı ama genelde artan bir vuruş performansı alırsınız. Ancak 25 Ağustos sonrası en verimli dönem başlar. Havalar sıcak giderse bu performans ekim ayı ortasına kadar devam edebilir. Sonrasında ise hızlı bir düşüşle kuzeyde kasım güneyde aralık ayında kısır ve tamamen şansa dayanan bir av dönemine girilir. Şahsen ben Ağustos sonu ve Eylül avlarını çok severim. Hem orta sıcaklıktaki hava kampın daha rahat olmasını sağlar, hem de balık performansı fazladır. Ancak en büyük balıkları Eylül sonu ve Ekim başında tutmuş olduğumu da paylaşmadan geçmeyeyim.

Özetlemek gerekirse, iyi performans için genel coğrafi belirleyicilerin öncelik sırası :

1.YER SEÇİMİ
2.DERİNLİK
3.MEVSİM

olarak karşımıza çıkar. Fakat başka detaylar da vardır:

Şimdi çok önemli olan başka belirleyicilerden bahsedelim. Yer seçimi, derinlik ve mevsim her zaman elimizde olan imkanlar değildir. İyi yerlere ulaşamıyor , ideal derinliği bulamıyor, mevsimin en iyisinde de avlanma şansımız olmuyor olabilir ve bunlar elimizde değildir. Ancak yine çok önemli diğer belirleyicilikler sessizlik ve disiplin tamamen elimizde olan bir imkandır ve şahsi gayrete bağlıdır. Sazan avı sükunet, sessizlik ve gizlenme gerektirir. Bu balık su dışındaki doğal olmayan seslere, renklere ve hareketlere karşı çok duyarlıdır. Su kenarında bağıra bağıra konuşuyorsanız, turuncu T-Shirt ile avlanıyorsanız ve ani hareketler yapıyorsanız boşuna sazan beklemeyin. Mümkün mertebe kamuflaja uyup, yeşil, açık kahve, koyu mavi giyinip olta başında olun ama suya da çok yakın olmayın. Olta başında olmak 3-4 saniye içinde oltanın sapını kavrayabilecek kadar oltaya yakın olmak anlamında alınmalıdır. Bu da oltadan 4-5 metre geride olmamızın iyi olacağını gösterir. Ani hareket yapmadıktan sonra su kenarında hemen olta dibinde de bulunulabilir ama bizim için normal olan hareketlerin (başımızı kaşımak, yanmayan bir çakmağı sallamak, yere düşen bir eşyayı yakalamaya çalışmak, bir arıyı veya sivrisineği kovmak gibi) balığı ürkütebileceğini hesaba katmalı ona göre hareket etmeliyiz.

Disipline gelince;

Vuruş olsun olmasın 30-40 dakikada bir yem tazesi ile değiştirilmelidir. Vuruş yoksa takım değişimine gidilmeli, daha küçük iğne ve daha ince misinaya, varsa değişik tür yeme geçilmelidir. Olta attığımız yerde, içme suyumuz, meşrubat biraz yiyecek olmalı, rahat bir şezlongda oturup mümkün mertebe yerimizden sık sık kalkmamalıyız, kalksak dahi yürürken ayaklarımızı yere yumuşak basmalı darbeli yürümemeliyiz.. Oltalarımızı yasladığımız tripod, çatal, diplik vs gibi malzemeler avın başında yerlerine başarılı şekilde tespit edilmeli, av ortasında tadilat, tekrar yerine çakma vs gibi ihtiyaçlar oluşmamalıdır. Gereksiz gezintiler, ayakta sağa sola koşuşturmalar gibi hareketlerin olumsuz olduğu her zaman akılda tutulmalıdır. Sabırla ama dikkatle avlanmak gereklidir. Balıklar genelde oltaya bakmadığınız anlarda vurur. Aslında bu avın çoğunluğunda dikkat kaybı yüzünden aslında oltaları sürekli takip edemediğimizi gösteren bir durumdur. Bu yüzden mümkün mertebe dikkatle ama sabırla oltaları takip etmeliyiz.

Nasıl avlanır sorusu altında her yerde bulunmayacak bilgileri vermeye çalıştık. Şimdi de yem ve takım detaylarına bakalım.

Başarılı bir av için önem sırasını 1.YER SEÇİMİ, 2.DERİNLİK, 3.MEVSİM gibi sıraladık ancak bunlar coğrafi durumlarla ilgili önem sırasıdır. Balığın varolduğu bir suda bu önem sırasına göre hareket edilirse kötü bir YEM kullanılsa bile balık tutma şansı vardır. Ancak dünyanın en iyi yemi bile bu coğrafi şartların en azından bir kısmı bir araya gelmeden balık tutmamıza yetmez. Dikkat ederseniz burada diğer bir konu olan yem meselesine girmiş oluyoruz. Yem, yemin kendisinden, yemleme konusuna ve yemin oltaya takılma şekline kadar geniş bir konuyu kapsar. Teker teker ele alalım:

1. YEM:

Yemin seçiminde alınması gereken kıstas avladığımız balığın doğal beslenme rejimidir. Yem seçimi olta atacağımız avlakta bu rejime uyan hangi yem çeşitlerinin bulunduğu, hiçbiri bulunmuyorsa bunların yerine neyin tercih edildiği gibi bazı değişkenlere bağlıdır. Açacak olursak;

Sazan omnivor (hepçil, yani hem hayvansal hem bitkisel gıdalarla beslenen) bir balıktır. Tecrübelerim de bilimsel olan bu tespiti tamamen doğrular niteliktedir. Sazanın turna gibi etçil ve avcı gibi davrandığı ya da kızılkanat gibi otçul davrandığı suları gördüm ve de avlandım. Örneğin Ankara Kurtboğazı barajının henüz turna işgaline uğramadığı zamanlarında, gece gümüş balığını yem yaparak avlandığımızı ve 9-10 kg lik aynalı ve pullu sazanları yakaladığımızı, buna mukabil Ömerli barajı, Terkos gölü gibi yerlerde sadece bitkisel yemleri kabul ettiğini avlanarak ve izleyerek gördüm. Bu tespiti avlanmadan, sadece suyu izleyerek de yapmak mümkündür aslında. Zira Kurtboğazı barajını biraz incelediğinizde tek bir su bitkisi olmadığını, suyun berrak ve partikül bakımından zayıf olduğunu görebilirsiniz. Ayrıca midye vs gibi kabuklular bakımından da zayıftır. Dip yapısı da kaskatı kayalık ve çakıllıktır. Bu durumda zeminde böcek kurtçuk vs barındıran toprak bile olmadığından balığın küçük balıkları yem olarak hedefleyeceği açıktır. Bu durum 2005 rastgele-der şenliğinin yapıldığı Kurtboğazı barajında bir arkadaşımızın mepps ile sazan tutması ile bir kez daha tescillenmiştir. Fakat diğer bir şekilde Terkos ve Ömerli, sazlık ve su bitkilerinin hegemonyasındaki kumluk ve toprak dip yapısında, bol otsu ve böceksi yiyecekler barındıran sulardır ki sazanın burada küçük balık kovalaması gereksiz olur ve buralarda balık bitkisel yemlerle avlanır.

Tabii olarak, yepyeni bir keşif seferinde, hakkında hiçbir şey bilinmeyen bir suya gidilmedikçe, amatörler gittikleri yerlerde balığın neyi tercih ettiğini duymuş ya da biliyor olurlar. Ancak yeni bir yer keşfedilecekse, Sakarya ili hendek ilçesi yakınlarındaki dinsiz çayı gibi yerlerde balığın su kenarında bolca bulunan dut ağaçlarından düşen dutlara bile alışabileceğini ve dutla sazan avlanabileceğini duruma bakarak düşünebilmelidir. Yani sazan avcısı çevre şartlarını iyi okursa doğru yemi kendisi tespit edebilir.

Neticede, hayvansal gıdaların, bitkisel gıdaların veya suya özel durumlarla ilgili gıdaların (dut!) işe yarayabileceğini gördük.
Yeni moda olarak ise tamamen doğal sistemin dışında yapay yemler devreye alınmış durumdadır. Balığın koku tutkusu, protein ihtiyacı, yağ ihtiyacı gibi ihtiyaçlarına tümden cevap veren ve bunları içeren boili tarzı yemler son zamanlarda Avrupa�dan ülkemiz balıkçılarının yöntemlerine eklenmiştir. Boili internette çokça tarifi bulunan ve çeşitlemesi bol bir konuya kapı açmaktadır ve burada hazırlanış detaylarına girmeyeceğim. Bu tarifler Avrupa kaynaklarından çok daha kaliteli ve detaylı olarak sağlanabilir. Sadece şunu söyleyebilirim ki bizim sularımızın sazanı henüz tamamı ile boiliye alışmamıştır. Boilinin başarılı olması ancak ilgili sudaki balığın buna alıştırılması ile mümkündür ve balığın boiliye alıştırıldığı avlaklarda doğal yemlerle başarı sağlamak zorlaşmaktadır.

Doğal yemlerin seçimine gelince;

Avlak kuralları ne derse desin, mısır sazanın hiçbir suda reddetmediği bir yem olarak balıkçılık notlarımda yazılıdır. Balığın Turna ya da yayın gibi davrandığı Kurtboğazı dahil gittiğim tüm sularda mısırla balık avladım. Sadece etçil sazanların olduğu avlaklarda daha küçük sazanlar mısırı tercih eder, o kadar. Neticede Türkiye sularında mısır en başarılı yemdir ancak bu kadar basit değil, mısırın ne tarzda kullanılması gerektiği, yani pişirilme şekli çok önemli; 2 tarif veriyorum;

1.Küllü Kart Mısır:

Hayvan yemi olarak kullanılan iri taneli kuru mısır alınıp ayıklanır. İçinde muhtemelen koçan parçaları, çok bozuk taneler ve özensiz depolamadan kaynaklanan istenmeyen maddeler barındırabilir ve bunları uzaklaştırmak gerekir. Ayıklama sonrası bol akan suda derince bir kap içinde karıştırılarak yıkanır. Bazı tanelerin yüzdüğü görülecektir. Bunlar da kaptan taşan suyla birlikte dökülebilir zira kurtlu mısırlar bu şekilde kolayca ayıklanmış olur.

Yıkandıktan sonra mısırlar düdüklü tencereye alınır. Mısır miktarı tencere hacminin beşte birini geçmemelidir. Tencere yarısına kadar su doldurulup kapağı kapatılır ve ocağa koyulur. Tencereden basınçlı buhar tahliyesi başladıktan 5 dakika sonra ocak söndürülür ve tencere, kapağı açılmadan soğumaya bırakılıp serin bir yere alınır. Ertesi gün aynı saatte tencerenin kapağı açılıp içine bir çay kaşığı odun külü, yoksa çay kaşığının 3 te biri kadar karbonat atılır. Tenceredeki mısır seviyesinin 2 katından biraz az su olması sağlanacak gibi su ilavesi yapılarak kapak kapatılır ve buhar tahliyesini müteakip 1 saat pişirilir. 1-2 saat kapak açılmadan dinlendirildikten sonra kullanıma hazırdır. Bu 2. kaynatmanın hemen ardından mısırlar hemen kullanılabileceği gibi, konserve yöntemi ile 2 sene kadar saklanabilmektedir. Küllü mısır yapan bir amatör, eğer yöntemi biliyorsa 1-2 kavanoz konserve yapıp acil avlar için yedekte tutabilir zira aksi takdirde küllü mısırın hazırlanması en az 1 gün sürmektedir. Küllü mısır derin dondurucu vs gibi yöntemlerle saklanamaz zira donan su molekülleri mısırın tadını ve rijit yapısını bozar. Küllü mısır en iyisi avlanma zamanına en yakın anda hazır olacak şekilde pişirilmeli, taze taze oltaya takılmalıdır.

Küllü mısır boili yöntemi gibi hair rig aracılığı ile oltaya takılabileceği gibi, direkt küpe gibi iğneye geçirilebilir. Derin ve karanlık sularda oltaya takma yöntemi fark etmemekle birlikte, sığ ve/veya berrak sularda hair rig�in üstünlüğü vardır.

Altta küllü mısırın iğneye nasıl takılması gerektiğini görebilirsiniz.



Küllü Kart Mısır (KKM) hakkında son söyleyeceğim şey bu yemin Türkiye sularında en iyi neticeyi veren yem olduğudur. Hazırda KKM yoksa balığa gitmeyi erteleyen bir amatörüm.


2. Yumuşak sütlü mısır:

KKM her zaman bulunan ve saklanabilen kuru mısırdan yapılırken, Yumuşak sütlü mısır sadece belli mevsimlerde bulunabilir. Bu sebeple bulunduğunda konserve yapılıp yedekte bekletilmelidir. Tabii bunun yerine salatalarda kullanılan hazır konserve mısır da kullanılabilir ancak hazır konserve mısır fazla yumuşak olduğundan ve koçandan makine marifeti ile kesilerek ayrıldığından zayıf bir yapısı vardır ve olta atarken düşmeye ayrıca küçük balıklar tarafından çalınma durumuna açıktır. Bu sebeple en iyisi yemi kendimiz hazırlamalıyız.

Genelde haziran ayında güney illerimizden büyük şehir marketlerine gelen yumuşak tatlı sarı renkli şeker mısırı, DÜDÜKSÜZ tencerede 1,5 saat kaynatılır. Kaynama suyuna 1 litreye 1 çorba kaşığı olacak şekilde şeker, 1 çay kaşığı olacak şekilde tuz ilave edilmelidir. Şekeri ve tuzu baştan koymak gerekir. Mısır pişince kendi suyu ile konserve edilmelidir. KKM mevzuunda da bahsettiğim konserve işlemi için internette yeterli bilgi mevcuttur. Yanlış yapılması halinde bu konservelerin insan tarafından tüketilmesi tehlikeli olduğundan, ben burada anlatmıyorum. Balık yemi olarak kullanılacak konservelerin mutlaka bilerek yapılması, ve iyi bilmiyorsak bunların evdekiler tarafından yanlışlıkla tüketilmesi engellenecek şekilde saklanması gerekiyor. Bu mısır eğer balık mevsiminde bulunabilirse taze olarak kullanılmalıdır. Her zaman ulaşmak mümkün olmadığından konserveden bahsettim yoksa bu bir zorunluluk değildir.

Mısır haricinde, eğer avlak çevresinde buğday ekimi yapılıyorsa (geçmişte yapılmış olması da yeterli) Sazan buğdayı da çok sever. Bu konuda bildiğim en iyi tarifi veriyorum.
Aşurelik iri buğday birkaç saat suda bekletilir. Daha sonra her yarım kg buğday için 1 avuç ay çiçek küspesi ilave edilerek kaynatılır. Kaynatma için süre veremiyorum zira buğdayın durumuna göre çok değişiyor. En iyisi 3-5 dakikada bir kontrol edilerek buğdaylar yarılmaya başlamadan evvel pişirmeye son verilmelidir. Bu aşamada bazı buğdaylar çatlamış olacaktır. Ancak oltanıza takmak için aradan sağlam olanları seçmek zor olmayacaktır. Kaynatma bitince kendi suyunda birkaç saat dinlenmelidir. Sonra suyu süzülüp bez bir torbada muhafaza edilirse harika olur. Buğdayla avlanmanın bir püf noktası vardır. Mümkün mertebe ince parlak sarı iğnelere birden fazla takılmak sureti ile iğne ucu hafif gizlenip takılmalıdır. İğnenin dörtte üçü buğday dizili olmalıdır.

Bunun dışında hamur yöntemini de anlatacağım. KKM elinizde varsa hamur bunun yerine çoğunlukla daha iyi bir yem olarak geçmez ama her zaman el altında olmalıdır. Buyrun 2 tarif;

1.Erken yaz döneminde daha iyi çalışan yumurtalı hamur için, 2 ye 1 oranda buğday ve mısır unu karıştırılır. Buğday unu daha fazla olandır. Su bardağını ölçek olarak alırsak 2 bardak buğday unu, 1 bardak mısır unu 2 çorba kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı tuz ve hamur oltadan düşmeyecek sertlikte olacak şekilde yumurta sarısı karıştırılır. İyice yoğrulup doğru kıvam yakalanınca temiz bir pamuklu beze sarılıp av yerinde de bu bezde muhafaza edilmelidir.

2.Sazan avı bir sürpriz olarak karşımıza çıktıysa ve hazırlıksız isek ekmek içi ve uygun miktarda yumurta karıştırılarak gayet etkili bir hamur hazırlanabilir.

Canlı yemler ise son anlatacağım yem grubudur. suya göre çeşitlilik gösterse de, balığın etobur beslenmeyi tercih ettiği sularda danaburnu, solucan gibi yemler kullanılabilir. Sazanın nadir avlaklarda sadece bu tür yemi tercih ettiği de görülebilir. Ancak bu nadir duruma göre hazırlıklı olunması zordur. Böyle yerlerde balığın bu türü tercih ettiği bilinir ve önceden tedarikli gidilmelidir. Ya da benim gibi yapıp bu tür avlaklara gitmemeyi de tercih edebilirsiniz zira canlı yemin tedariği , kullanılması herkesin her zaman yapabileceği birşey değildir. Ayrıca sazanın küçük balıkları yem olarak tercih ettiği durumlarda, sudaki küçük balıklar yem olarak kullanılabilir. Sazan genelde bu tür yeme geceleri saldırmakta ve gece avlarında bu yemlerle çok iri sazanlar tutulabilmektedir. Bu konuda aynalı sazanın, pulluya göre daha saldırgan olduğunu belirtmekte fayda var. Yemin oltaya takılırken canlı olmasının GEREKMEDİĞNİ de söylemeden geçmeyeceğim. En iyisi balığı kafa dibinden kesip suda izli mermi etkisi yapmasını sağlamaktır.

Yem konusundan yemleme konusuna geçelim;

Bu konuda geçtiğimiz yıllarda bir av dergisinde yayınlanan bir yazımın ilgili bölümünü aynen buraya koymakta fayda var;

Yemleme 2 şekilde yapılır.

1. Av günü veya birkaç gün öncesi yapılan yemleme;
Bu tarz yemleme ava gittiğinizde avlandığınız bölgeye balığı alıştırmak için yapılan yemlemedir. Yani yeri tespit ettiniz oltaları attınız ve balığı davet etmek istiyorsunuz. Bu durumda yemleme sapanı ile oltaya taktığınız yemden az miktarlarda oltanızın bulunduğu noktaya mümkün olduğu kadar yakın 3-5 atış yaptıktan sonra, 2-3 saatte bir birer atış yaparak av boyunca yemleme yapabilirsiniz. Yemlemede küçük balığı toplama riski sebebi ile küspe vs kesinlikle kullanılmamalıdır.

2. Sezon öncesi hazırlık yemlemesi.
Bu iş zahmetli, masraflı ancak getirisi yüksek bir av sezonunu neredeyse garantiler. Şart olmamakla birlikte boş dönmenin önüne kesin olarak geçer.

Sezon başlamadan yapılacak yemleme öncesi yapılması gereken en önemli iş nereyi yemleyeceğinizi bilmektir. Yer tespiti için önce güzel bir keşif seferi yapıp not alınız. Yemleyeceğiniz yerlerdeki değişmez karasal işaretlerin (ağaç, kaya vs) krokisini çiziniz ya da daha iyisi fotoğrafını çekiniz ki bahar aylarında yüksek olan su yazın çekildiğinde yerleri şaşırmayasınız. Tabii GPS�iniz var ise sonradan burayı şaşırmamayı garantilersiniz. Yer tespitinde diğer bir husus, balıkçıların çok uğramadığı yerleri seçmektir. Aksi takdirde siz emek verirsiniz, meyveyi başkası toplar!

Nisan ayında olası avlanma bölgeleri için iyi bir yer tespiti yaptıktan sonra, kuru veya az kaynamış buğday veya mısır ile her bölgeye 500 gram olacak şekilde yemleme yapınız. Yemleri suya atarken en önemli nokta ileride buralarda avlanmaya geldiğinizde yaz mevsimi yüzünden çekilen suyun yemleme noktalarını açıkta bırakmamasını sağlayacak şekilde hareket etmenizdir. Yani normal avlanacağınız uzaklıktan 3-4 metre uzağı yemleyiniz. Balık su içindeki topografyaya inanılmaz derecede dikkat eder ve yemi bulduğu yeri tekrar aynı amaçla ziyaret edince aynı çizgilerde dolanır. Bu yüzden aynı bölgeleri yemlemek, olta atacağınız noktayı zamanla çekilen sudan etkilenmemesini sağlayacak şekilde doğru belirlemek çok kritik birer ayrıntıdır.

Nisanda 1 kez yaptığınız yemlemeyi mayıs 1. ve 3. hafta tekrarlamanız gerekiyor. Daha sonra haziran 3. hafta son yemlemeyi yapabilirsiniz. Sezonun erken açıldığı güney illerimizde ise bu son yemlemeyi haziran 3. hafta yerine 1. hafta yapmalısınız. Daha sonra ise avlanma için yaptığınız seferlerde av dönüşü yemlemeyi tazelemekte fayda var. Ama yazın ava sık sık gitmeseniz bile yemleme seferi için ayrıca gitmeye gerek yok. Nisan Mayıs ve Haziran yemlemeleri balığı Ağustos sonuna kadar o bölgeye uğrayacak şekilde şartlar. Ağustos 25 ve sonrası için yemlemeden çok tecrübe size avı nerede bulacağınızı gösterecektir. Sonbahar balığında yemlemenin başarıya olan katkısı 2. derecede önemli konuma geriler.

Sazan için yasak mevsim olan ilkbaharda yapacağınız yemleme seferleri, balık avı seferleri değildir. Tarım ve Köy işleri bakanlığına bağlı koruma kontrol genel müdürlüğü tarafından hazırlanan Amatör balık avcılığını düzenleyen sirküler, sazan avını çoğu bölgemiz için temmuz ayı öncesinde yasaklamış durumdadır. Bu yüzden bölgenizde izin verilen tarih öncesi yasalar gereği oltalarınızı sazan avı için kullanamayacaksınız. Ama Bu arada hazır yemleme için gitmişken, sazan bulunan bazı sularda bol miktarda av verebilen turna, levrek veya yasağa girmeyen diğer tür balıklar için av da yapabilirsiniz. Mesela turna sezonu nisanda açıldığı için yasal olarak bir engeliniz olmayacaktır. Ama ben her şeyden önce sırf ilkbahar tabiatından faydalanabilmek için yemleme seferlerini bile su başında 1 gece geçirecek şekilde planlıyorum. Yemlememi yapıyor, oltalarımın ayarını kontrol etme (kurşun mantar vs) fırsatını buluyor, tabiatta kısa gezintilere çıkıp, papatya, dağ çileği ve kuzu kulağı topluyorum. Ayrıca yukarıda belirttiğim gibi baharda avlanmasında yasal engel bulunmayan türlerle olta keyfi de yapıyorum.

Yemleme konusu sazan avlamak için önemli olan bir husustur ve tüm tecrübemi aktardım. Özellikle disiplinli sezon öncesi yemleme yapılan bir yerde avlandığınızda o suda sazan varsa kesin tutarsınız.
Bundan sonra takım ve ekipmanımızın ne şekilde oluşturulması gerektiğini aktaracağım.
Önce genel olarak bir sazan avcısının olması gereken ekipmanından bahsedeceğim.

Av seferlerini 1 günden uzun tutmakta fayda var. Bu durumda en az 1 gece için kamp yapılmalı. Kamp demek, çadır, uyku tulumu, şezlong vs gibi malzemelerinizin olması demektir. Sizde yoksa birlikte ava gideceğiniz arkadaşlarınızda olması da yeterli olacaktır. Bunun dışında keyfi artıran ocak, çaydanlık vs malzemeleri ihtiyacınıza göre ayarlamalısınız. Sonuçta bu bir keyif işidir ve balık tutamasanız dahi güzel bir tabiat ortamında geçireceğiniz zamandan zevk almalısınız. Bu kişiden kişiye değişebileceğinden detaya girmiyorum.

Av malzemelerine gelince;

Bence sazana giden ekipte tüm ekibi çeşitli avlaklara taşıyabilecek bir bot çok önemlidir. Bot sayesinde herkesin ulaşamadığı yerlere ulaşır ve buralarda herkesin tutamadığı balıkları avlayabilirsiniz.

El değmemiş ortamlar her zaman daha büyük trofeler sunacaktır size. Bunun dışında oltalarınız elde beklemeyeceğiniz için kaliteli bir tripodunuz olmalıdır. Malzeme kutunuzda 0,20 den 0,45�e kadar misinalar, özellikle kösteklere bağlanacak florokarbon misina, ortası delik değişik ebatlarda kurşunlar, 02 � 6 numara arası, kısa pala kahverengi, sarı ve çelik iğneler bol miktarda stoklanmış olmalıdır.

Kamış ve makaralar için 3.60, 4.50 arası kamışlar mantarlı olta kullanacaklar için çok önemlidir. Şahsen mantarlı olta benim özel zevkim. Belki bu olmasa sazan avlamam diyebilirim. Ancak dip takımı da bazı sular için elzemdir. Eğer kullanabilirseniz 7-8 metrelik göl kamışları da çok iyi netice verir ama bu göl kamışları ile trofeleri (big joe) sudan çıkarmanız mümkün değil.

150-200 metre 0,40 misinayı alabilen boyutta en az 3 bilyeli makara ve güzel bir kepçe de olmazsa olmazlardandır.

Takım inşasına gelince;

Genel teknik olarak, dip ve mantarlı oltalarda her zaman beden köstekten daha kalın / sağlam misina ile yapılmalı, gezer kurşun kullanılmalı, köstekte 0,25-0,35 aralığında florokarbon misina tercih edilmelidir. Sen ne kullanıyorsun derseniz, ben makaralarımda 0,40 yüksek çekerli normal (monofilament) misina, Köstekte ise Suya göre 0,27 ya da 0,33 florokarbon misina kullanırım. Makarada nadiren 0,43 tercih ettiğim olur�

Mantarlı takımlar ve dip takımlarında ortak olan bir özellik gezer kurşundur. Yani ortası delik olan ve misinanın bu delikten kolayca akabileceği tarzda kurşunlar kullanmalıyız.
Şimdi en zevkli balık avlama yöntemi olan mantarlı oltanın tarifi ile başlayıp, dip oltası tarifi ile konuyu bitirelim;

Mantarlı olta bir göz zevkidir. Piyasada kaliteli mantarlar satılmakla birlikte, ben kendi mantarlarımı kendim yaparım. Aşağıda trofe avlarında kullandığım daha çok çalkantılı sulara yönelik tasarladığım mantarlarımdan bir demet görebilirsiniz.



Durgun suda küçük mantarla avlanılacak ise ; ki bu durumda genelde göl kamışı ile hassas avcılık yapılıyor demektir ; 3 gram civarında yuvarlak ortası delik kurşun ve 4 gram taşıma kapasiteli kurşunlar kullanılmalıdır.

Normal makaralı olta ve gezer mantar kullanılacak ise 8-16 gram kaldırma kapasiteli mantarlar ile mantarın kaldırma kapasitesinin az altında yani 6-14 gram ortası delik eliptik kurşunlar kullanılmalıdır.

Kurşun mantar tarafından yüzdürülebilmeli ama çok da hafif olmalıdır. Resimdeki mantarları ele alırsak, takılan kurşunla suya atıldığında çubuk ve gövdenin üst kısmındaki kırmızı bölüm su çizgisi üzerinde kalacak şekilde ayarlanmalıdır. Her zaman tam uygun ağırlıkta kurşun bulmak mümkün olmaz. Bu durumda ihtiyacın üzerindeki bir kurşun bıçakla yontulup istenilen ağırlığa getirilmelidir.

Mantarlı olta için ihtiyaç listesi aşağıdaki gibidir.

1.Mantar
2.Kurşun
3.Fırdöndü
4.İğne
5.Stoper
6.Misina



Gezer mantarlı olta yapımında 1. aşamada, makaraya sarılı olan (kamışa bağlı makinenin makarası) misinanın üzerine lastik stoper geçirilmelidir



Sonra mantar alttaki halkasından misinaya geçirilmelidir. (bazı mantarlarda misina geçirilecek 2 halka olabilir. Rüzgârlı havalarda avlanmak için sadece alttaki halkadan takılmalı, durgun havada ise 2 halka da kullanılmalıdır. Resimde misina sadece alt halkadan geçirilmiştir. Bu şekilde kullanıma �Sarhoş mantar� denir.)



Peşinden 2. stoper geçirilmelidir. (1. stoperin amacı oltanın derinlik ayarını yapmak, 2. stoperin amacı ise oltayı atarken mantarın en alta kadar gelip kurşun �fırdöndü-iğne üçlüsüne takılmasını engellemektir.



2.Stoperin ardından kurşun takılmalı, son olarak da fırdöndü bağlanmalıdır



Bu takımda fırdöndüden sonra beden misinasından daha ince bir misina ve ucuna da iğne bağlanmalıdır. Fırdöndü ve iğne arasındaki bu misina minimum 30 cm olmalıdır.

Bu takımı kullanırken ilk takılan stoper, fırdöndüden itibaren hesaplanmak üzere avlanılacak derinliğe kadar yukarı çekilmeli, alttaki stoper ise fırdöndüden 1,5-2 metre yukarıda tutulmalıdır.

Böylece olta atılmadan önce elde tutulurken, en altta iğne, sonra fırdöndü, fırdöndüye yaslanmış şekilde kurşun, bunun 1,5 � 2 metre üzerinde alt stopere yaslanmış mantarımız ve daha yukarılarda hatta çok derinde avlanacaksak belki de makaramıza sarılmış misina üzerinde üst stoperimiz olacaktır. Bu yapıdaki oltayı suya savurduktan sonra üst stoper mantara dayanana kadar misina mantardaki halkadan kayacak ve en sonunda mantarımıza dayanacaktır.

Fazla derinlik verdiysek üst stoper mantara ulaşmadan kurşun yere değecek ve mantar yatık konumda kalacaktır. Kullanım tekniği der ki, �mantarlı olta ayarlandığı derinlikten daha derin yere ulaşacak şekilde uzağa atılır,mantar dikildikten sonra ağır ağır kıyıya doğru çekilirken tam kurşun yere değdiği anda, çekilmeye son verilir. Bu durumda mantar su ile dar açı yapacak şekilde hafif yatık durur.� Bu tipik dibe yaslanmış sazan oltasıdır ve her an balık tarafından götürülebilir !

Dip oltasında ise aynen aşağıdaki resimdeki kurulum yapılır.. Mantarlı oltadaki mantar ve stoperleri hiç takmadan, baştan delikli kurşun, sonra fırdöndü sonra 1 veya 2 köstek bağlanır. Acemiler şanslarının artacağına inanıp yanılarak 2 köstek bağlarlar. Usta Trofe avcıları ise 2. kösteğin hedefledikleri balığın oltayı ilişkene sarma tehlikesini 2 katına çıkaracağıni bildiklerinden tek köstekle avlanırlar ve yok yere 2. bir köstek yüzünden balığı olta ile birlikte dipte bırakmazlar! Burada kullanılan kurşunda ağırlık tercihi tamamen hedeflenen atış mesafesi ve dip özellikleri ile ilgilidir. Alt ve üst sınır yoktur.

ANCAK GEREK MANTARLI GEREKSE DİP OLTALARINDA ORTASI DELİK KURŞUN KULLANMAK GEREKİR. BU SON DERECE HUYLU BİR HAYVAN OLAN SAZANIN YEMİ ALDIKTAN SONRA KURŞUNUN AĞIRLIĞINI HİSSEDİP OLTAYI AĞZINDAN DIŞARI ATMASINI ENGELLER.



Buraya kadar anlattığım ve kıskanmadan detayını verdiğim bilgilere uyulursa, balığın olduğu bir avlaktan boş dönmemeniz neredeyse garantidir. Ancak , yer seçimi, mevsim, yem, uygun yemleme, uygun ekipman, takım ve oltaya sahip olmak kolay değildir. Belli bir tecrübe sonrası ise bunlar işin doğası olacaktır.

Sabredip okudunuz, sabredip denerseniz balıksız kalmazsınız.


5 yorum:

  1. Abi tecrüben inanılmaz güzel çok beğendim. Ben beyşehir gölünde hep solucan ve Sülük le avlanırim bütün sezon boyunca havanın rüzgarın durumuna göre ava giderim fakat bazen öyle bir kesilir ki hiç vuruş almadığım olur hep dip oltası kullanırım bizim orada suyun derinliği kenardan 100 120 metrede ancak 2 m derinliğe ulaşır olta mı kamış aralarında bulunan açığa 90 100 m olacak sekilde atarım. Fakat ne hikmetse bu aralar hiç şansım yok. Yardımcı olurmusunuz.

    YanıtlaSil
  2. Abi tecrüben inanılmaz güzel çok beğendim. Ben beyşehir gölünde hep solucan ve Sülük le avlanırim bütün sezon boyunca havanın rüzgarın durumuna göre ava giderim fakat bazen öyle bir kesilir ki hiç vuruş almadığım olur hep dip oltası kullanırım bizim orada suyun derinliği kenardan 100 120 metrede ancak 2 m derinliğe ulaşır olta mı kamış aralarında bulunan açığa 90 100 m olacak sekilde atarım. Fakat ne hikmetse bu aralar hiç şansım yok. Yardımcı olurmusunuz.

    YanıtlaSil
  3. Öncelikle bu güzel blog için çok teşekkürler. Sazan avında kullanılacak yemler konusunda güzel bilgilendirme olmuş.

    YanıtlaSil
  4. elinize emeğinize sağlık sonuna kadar okudum. 30 yılı geçkin sazan avcısıyım sayenizde yeni seyler öğrendim. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  5. Elinize dilimize ve izin yureginize sağlık diliyorum yazımızın çoğunu okudum bilmediğim birçok şey öğrendim.. teşekkür eder saygılar sunarim

    YanıtlaSil